Mesut ÖZDEMİR

2021 YILI İPOTEK ALTINDA

Mesut ÖZDEMİR

2021 YILI İPOTEK ALTINDA

Salgın koşulları, birçok ülkede olduğu gibi ülkemizde de gerek ekonomik dengeleri gerekse de insanların yaşam standartlarını olumsuz yönde değiştirmeye devam ediyor. Bu sürecin uzaması bütün sektörlerde domino etkisi oluşturacaktır. Bu etki, şirketlerin yakın zamanda ticari faaliyetlerini durdurmasına hatta sonlandırmasına zemin hazırlayacak gibi duruyor.

Salgın korkusu, ekonomilerde bir dengesizlik türü olarak değerlendirilen “arz şoku”nu dünya ticaretinin tam da merkezine yerleşmesine sebep oldu. Öyle ki bu şok, dünya tarihinde 1973-1981 döneminde Ortadoğu’daki çatışma ve savaşların neden olduğu petrol şokunda ve 2011’de Japonya’da meydana gelen depremde gün yüzüne çıkmıştı.

2020 yılının Mart ayında ülkemizde de kendini gösteren ve öngörülemeyen Covid-19 Pandemisi ile tekrar kendini gösteren arz şoku, tüm dünyadaki makroekonomik koşullardan bağımsız olarak kayda değer derecede sert ekonomik daralmalara neden olduğu gibi ekonomimiz üzerinde de yıkıcı etkilerini göstermeye başladı. Aradan geçen dokuz aydan sonra 2021 yılına gireceğimiz şu günlerde sürecin olumsuz etkilerini en ağır şekilde hmeye devam ediyoruz.

Üretim verilerine baktığımızda pandeminin etkisi ile tekstil ve giyim eşyasında 60, imalat sektöründe 40, içecek sektöründe 36 düşüş yaşandı. Perakende sektörünün büyük darbe aldığı tedbir kapsamından dolayı kapatılan işyerlerinin ise bitme noktasına geldiği şu günlerde eğitim sektörü de hayatta kalma mücadelesi veren sektörler arasına katıldı. Tüm bunlar yaşanırken başka bir sıkıntı da arz şokunun getirdiği üretimdeki daralma ile birlikte milyonlarca insanın işsiz kalacak olmasıdır.

Covid-19 salgınını ve etkilerini en çok tetikleyen bir sözcük ve durum var ki o da dilimize pelesenk olan “BELİRSİZLİK”tir.

Devletler, şirketler, yatırımcılar bu belirsizlikten dolayı daha sert tedbirler alarak milyonlarca işsizin arasına yenilerini ekliyorlar. Bu belirsizlik, üretim sektörünün maliyetlerini her geçen gün yukarı taşırken alım gücünün ise aşağıya doğru çekilmesine neden olmaktadır. Bugün kredi kartı harcamalarımızın ortalamalarına TÜİK verilerine bakıldığında 100 TL’lik bir harcamamızın 32,40’ı gıda, 7,7’sini giyim, 6’sını yakıt, 6,6’sını kamu vergi ödemeleri, 5,7 si elektronik, 4,5’i ise sağlık oluşturmaktadır. Bu istatistiklere göre refah seviyesini gösteren kişisel ve hizmet sektörüne yönelik fatura harcamaları ise neredeyse yok gibi.

Peki, dünyada büyük ekonomik buhrana sebebiyet veren pandeminin etkisinden dolayı küçülen ve yok olma noktasına gelen şirketlerin bu süreçte neler yapması gerekiyor?

-Hızlı ve düzgün bir öz değerlendirme ile şirketlerin nakdi ve taşınabilir mal varlıklarını çıkarmaları kısa vadede nakite dönüşecek varlıkların nakite çevrilerek bu süreçteki manevra alanlarını genişletmeleri,

-Finans sektöründeki kredi limitlerini revize ederek kullanmaya hazır hale getirmeleri,

-Mevcut iş potansiyellerini devam ettirmeleri için yeterli olan insan kaynağını belirleyerek istihdam sayısını bu duruma göre revize etmeleri,

-Şirketi hantallaştıran kiralık araç, ekipman ve iş yerlerini gözden geçirmeleri,

-Şirketlerin satış kanallarını dijital ortamda daha görünür ve kullanılabilir bir yapıya dönüştürmeleri,

- Süreç yönetiminde zamanımızın en güçlü silahı olan etkili iletişimi hiçbir surette göz ardı etmeden bütün iş süreçlerinde diyaloğu ön planda tutarak empati süreçlerinin kurumsal kimliğe kazandırılması,

-Yasa ile şirketlere sağlanan destek paketlerini yakından takip etmeleri ve işletmelerinin bu paketlerden yararlanması

-Japonların iş dünyasına kazandırdıkları sıfır stokla çalışma yöntemini (just-in-time) incelemeleri, bu kritik süreçte ayakta kalmak için alternatif çözümler olarak masada duruyor…

Yazarın Diğer Yazıları