Yargıtay Kararına Tepki
Yargıtay 7. Hukuk Dairesi'nin 'Cemevi ibadet yeri değildir' kararına Malatya'daki Alevi vakıflar tepki gösterdi.
CEM Vakfı Malatya Şubesi Başkanı Eşref Doğan, kendisini Yargıtay’ın kararından çok bu konuda Diyanet İşleri Başkanlığı'nın tavrının daha çok ilgilendirdiğini söyleyerek şöyle konuştu:
"Yakın zamanda bir milletvekilimizin sormuş olduğu önergesine cevaben ilgili bakanın Diyanet’ten almış olduğu, basına intikal eden şekliyle fetvadaki imza Diyanet İşleri Başkanımız Prof. Dr. Mehmet Görmez’indir. Şu ibareyi kullanmıştı; 'İslam’ın 1400 yıllık ibadeti camidir. Tarihin hiçbir döneminde cemevi olmamıştır' diye. Bunu talihsiz bir beyanat olarak kabul ediyor ve bir akademisyene, özellikle bir anayasal kurumun başındaki kişiye yakıştıramadığımı belirtmek istiyorum."
Yargıtay'ın böyle bir karar almasından dolayı incindiklerini belirten Doğan, "Türkiye bir hukuk devletiyse, Türkiye’de sayıları 20 milyonu aşan Alevilerin 'ben cem ibadetimi burada yapıyorum' dediği yeri dışlamaması gerekirdi" dedi. Doğan, bir ibadet yerinin ibadet yeri olup olmadığını, bir dört duvarın ibadet yeri kabul edilip edilmemesinin o ibadeti yapan kişilerin tasarrufunda olduğunu söyleyerek şöyle konuştu: "Kendi inancım gereği burayı bir ibadet yeri olarak kabul ediyorsam, burası benim bir ibadethanemdir. Bu bir ağaç altı olabilir, bir saha olabilir, bir düğün salonu olabilir, bir sinema salonu olabilir. Ama orası ben cemimi yaptığım sürece, en azından o an için benim için bir ibadet mekanıdır. Zihniyetin bu istikamette düzeltilmesi gerektiğine inanıyorum."
Malatya Hacı Bektaş Veli Kültür Merkezi Vakfı Başkanı Hasan Meşeli de yaptığı değerlendirmede, Yargıtay’ın kararının yanlış olduğunu, bunun siyasi bir karar olduğunu aktararak sözlerine şöyle devam etti: "Cem evleri ibadet yeridir. Camilerimiz nasıl ibadet yeriyse, cem evlerimizde ibadet yeridir. Çünkü Alevi kardeşlerimiz camilere alternatif olsun diye bu cem evlerini ihdas etmiş değildir. Burada Allah deniliyor, Muhammed deniliyor, Kur’an deniliyor, Ehli Beyt deniliyor, 12 imam deniliyor. Bu milli birlik ve beraberliğimize gölge düşürecek bir olay değildir. Bunu sevgi ile hoşgörü ile barış ekseni içerisinde karşılamamız lazımdır."
Hasan Meşeli, 550 kişilik parlamentonun Alevilerin cem evleri sorununu yasal bir hale getirmeyip bunu engellediği takdirde, bunun Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne götürülmesinin herkesin ayıbı olduğu gibi, Türkiye’nin de ayıbı olacağını sözlerine ekledi.
CEM VAKFI'NDAN DAVULCU OLAYI DEĞERLENDİRMESİ
Alevi kanaat önderlerinden CEM Vakfı Şubesi Başkanı Eşref Doğan, yaşanan davulcu olayıyla ilgili değerlendirmede bulundu.
Sürgü halkının sağduyusuna güvendiğini söyleyen Doğan, Sürgü’de gerek Alevi, gerek Kürt-Türk yerleşmesi konusunda bugüne kadar herhangi bir olay yaşanmadığını belirterek, "Sürgü, Türkiye’nin en şirin beldelerinden bir tanesi. 80 yıldan daha fazla Sürgülülerle iç içe yaşayan Alevi kardeşlerimiz, çeşitli Alevi aşiretlerinden gruplar var. Bugüne kadar bir olay olmadığına göre, bugünkü olayı da Sürgülülerin bir suçu veya kabahati olarak atıf etmek bence yanlış olur" dedi.
OLAY İLK GÜN ÇÖZÜLEBİLİRDİ
Davulcunun, karşı çıkılmasına rağmen aynı evin önünde ısrarla çalması ve sahur için bekleyen kahvedeki insanları gidip kışkırtarak toplaması neticesiyle olayın çıktığını aktaran Doğan, "Hiçbirimizin tasvip etmeyeceği bir olay. Allah devletimize zeval vermesin. Güvenlik güçlerimiz çok hızlı bir şekilde tedbir almışlardır. Her ne kadar evin bir-iki penceresi kırıldıysa da, kişilerin yaşamış oldukları korku ve psikolojik sıkıntı ayrıdır. Bunu bir ölçüye koymakta mümkün değil, en azından cana kasıt yönünde daha fazla bir zayiat olmamıştır ve bu da bizim tesellimiz olmuştur" diye konuştu.
Gelinen nokta itibariyle sükunetin sağlandığını bildiren Doğan, şunları söyledi: "Her şeye rağmen kişileri taciz etmeyecek derecede bir güvenlik önleminin devam etmekte olduğunu görüyoruz. Bu da güzel bir şey. Asıl mesele, belki de provokasyon amaçlı bir takım medya kuruluşlarının yapmış olduğu gereksiz ve lüzumsuz çağrılardır. Olay belki ilk günden itibaren çözülebilirdi. Nitekim Sürgü Belediye Başkanı yaptığımız konuşmada şunu söylemiştir; 'medya ve siyasiler bu işe karışmış olmasalardı, Sürgülüler olarak bu olayı, olayın olduğu gün dahi çözerdik.' Ben de hemfikirim."
Sürgü'de birçok akil insanın olduğunu vurgulayan Doğan, insanın beşer olup şaşabildiğini söyleyerek sözlerine şöyle devam etti: "3-5 tane kendini bilmez gencin, belki biraz da delikanlılığın vermiş olduğu bir tavırla böyle izansız ve tasvip edilmeyecek bir harekete girmiş olmasını Sürgü’ye mal etmek istemiyorum"
"Dışarıdan tahrikler olmuştur. Biraz bunun işaretleri var" diyen Doğan, Sürgü halkının genel anlamıyla bu tahriklere katılmadığını, Sürgü civarındaki diğer aşiret köylerinin de bu tahriklere katılmadığını kaydederek, bunun olayın en azından sükunet bulması açısından sevindirici olduğunu, Sürgü’nün eski kardeşliğinin, birlik ve beraberlik içinde devam edeceğine inancının tam olduğunu dile getirdi.
İÇERİDEKİLER DIŞARIDAKİ GÜÇLERE ALET OLMASIN
"Türkiye’nin dünya haritasında çok stratejik bir yeri var. Jeopolitik stratejik konumu itibariyle her zaman Türkiye üzerinde oynanan oyunlardan çıkar sağlamak isteyen güçler olabilir" diyen Doğan, içerideki insanların buna alet olmaması gerektiğini, Türkiye'yi bir gemiye benzettiğini; Alevisi, Sünnisi, Kürdü, Türkü, Lazı, Çerkezi, herkesin bu gemide olduğunu belirtti.
"Ola ki birimiz ön güvertede, birimiz arka güvertedeyiz. Ancak gemi hep aynı noktaya gidiyor" diyen Doğan, sözlerini şöyle tamamladı: "Bu gemi yara aldığı zaman hepimiz boğulur gideriz. Bu gemiye yara aldırmamak gerekir. Kaptanları değişsin zararı yok. Orada temennimiz, kaptanların doğru rotada gitmeleridir. Provokasyonlara gelmeden, provokatif eylemlere çanak tutmadan, ülkemizin namuslu bireyleri, vatandaşları olarak bu gemiyi doğru rotada yüzdürme gayreti içinde olalım."