'Orta doğu'nun yeniden inşası'

Malatya'da düzenlenen 'Ortadoğu'nun Yeniden İnşası' konferansında konuşan Gazeteci-Yazar Akif Emre, 'Küresel güçler tarafından Ortadoğu'da yeni bir dalga oluşturulmak istenmektedir' dedi.

Bilgi Yolu Eğitim Kültür ve Sosyal Araştırmalar Merkezi Derneği (BİLSAM) tarafından düzenlenen Geleneksel Kültür Kuşağı Konferanslar Dizisi’nin bu haftaki konuğu ‘Ortadoğu’nun Yeniden İnşası’ konusuyla Gazeteci-Yazar Akif Emre oldu. Malatya İl Özel İdare Salonu’nda düzenlenen konferans yoğun bir katılımla gerçekleşti. Ortadoğu’nun yeniden inşası derken hazır reçeteler sunulamayacağını, sadece olayları anlamaya ve anlamlandırmaya çalışırken tarihsel arka plana/birikime bir bakışın geleceğe dair doğru fikirler geliştirebilmek için gerekli olduğunu ifade ederek konuşmasının çerçevesini belirleyen Gazeteci Yazar Akif Emre, “Arap Baharı’nı doğru yorumlamadığımız kanaatindeyim. Arap baharı dediğimizde oryantalist bir bakış açısı sergilemekteyiz. Dolayısıyla bu söylemle Arapların ilk defa toplumsal bir ivme kazandığını gösteren bir imaj oluşturulmaya çalışılmaktadır..Oysa ki 1980-90’lı yıllarda bölgede katliamlarla neticelenen ayaklanmalar yaşanmış ve Batı o dönemlerde yaşananlara “Arap Baharı” dememiştir. Bölgedeki insanlar başlarındaki despotların gitmesini istemekte fakat bu yönetimlerin yerine ne getirmek istedikleri yönünde kuşku verecek bir biçimde tek kelime etmemektedirler” ifadelerini kullandı. Arap ülkelerindeki sorunları başlıklar halinde ifade eden Akif Emre, sözlerine şunları ilave etti: “Arap ülkelerindeki yönetimlerin hemen hepsi toplumsal destekten mahrum meşruiyeti kendinden menkul bir yönetim anlayışına sahiptirler. Bölgedeki yönetimler ya krallıktır ya askeri diktatörlük ya da tek parti yönetimleri vardır. Modern bir askeri eğitim almış, Arap milliyetçiliği,sosyalizm sekülerizm ve İslamı da biraz kültürel olarak sentezleyen yönetimlerdir. İnsanların siyasete katılmaları siyasi talepte bulunmaları siyasal taleplerini meşru kanallardan anlatmaları aktarmaları ve uygulamaya geçirmeleri mümkün değildir. Batı, Ortadoğu da her türlü muhalif hareketlerin şiddetten beslendiği izlenimi verilmeye çalışmaktadır.Aslında şiddet, Batı’nın desteğiyle ayakta duran rejimlerin siyasal tavırları, meşruiyet sorunlarından kaynaklanmaktadır. İhvanın Mısırda bütün Müslümanları temsil ettiğini zannedilirse, değişik İslami akımları dışladığı bilinmiyorsa neden yalnız kaldığını okunulamaz. Küresel güçler tarafından Ortadoğu’da yeni bir dalga oluşturulmak istenmektedir. Hatta bu dalga Ortadoğu’nun değil tüm İslam aleminin temel bir sorunudur. Bu nedenle biz Batı’nın sunduğu modernleşmenin neden olduğu toplumsal çözülmeler/ değişiklikler/ hayat tarzlarıyla Müslümanlar yüzleşmek zorundadır. Küresel kapitalizmle hesaplaşmak zorundayız.Küresel kapitalist sermaye herhangi bir küçük bir oyunuyla bir ülkenin ekonomisini ve siyasetini belirleyecek bir aşamaya gelmiştir. Bu durum her ülkenin başındaki “Demokles kılıcı” gibidir. Bu durum, Ortadoğu’ya örnek gösterdiğimiz Türk ekonomisinin de en belirgin özelliğidir. Küresel kapitalizm artık bu coğrafyada insanların bireysel anlamda pratikleriyle çok fazla ilgilenmemektedir.Bunun yerine bugün İslam Dünyası küresel kapitalizme eklemlenmek için yeni bir aşamaya getirilmek istenmektedir.Batı,İslam Medeniyetinin insanlarını daha da rahatlatıp modernleştirerek dünyadaki sisteme adapte etmeye çalışmaktadır. Çünkü dünyada şu anda bütün insan toplulukları içinde, İslam dünyası dışındaki ,kültürler kapitalizme karşı direncini yitirmiş durumdadır. Eğer Müslümanlar hala faize haram diyorlarsa günlük hayatını faizden uzak durma normu üzerine inşa ediyor ve etme iddiasını sürdürüyorsa hala Müslümanlar direniyor demektir. İsraf,helal, haram gibi kavramlara sokaktaki vatandaş, bütün bu çözümlemelerden habersiz, inanıyor ve bunu günlük hayatına olabildiğince yansıtıyorsa Müslümanlar hala kapitalizme direniyor demektir.Tüketime kapıyı açtığımız ve faize dayalı ekonomik sistemi içselleştirdiğimiz vakit zaten sisteme teslim olmuşuz demektir. Kapitalizm hem eklemlenerek hem de kendine eklemleyerek yeni pazarlar arar. Kapitalizm yeni pazarlar bulmadıkça açığı kapatması mümkün olmayacaktır. Gelişmekte olan üçüncü dünya ülkelerine Pazar olarak bakılmakta ve bu ülkelerdeki insanlar tüketime alıştırılmaya/dönüştürülmeye çalışılmaktadır.Biz Müslümanlar olarak kendi ıstılahımızı ortaya koyamadığımızda her zaman kaybedeceğiz demektir.Bulunduğumuz coğrafyanın adını eğer kendimiz koyabilirsek, biz bu medeniyeti yeniden inşa etmeye ve insanlığın kapitalizm nedeniyle içine düşürüldüğü krize çözüm bulmaya başlayabiliriz.” Program sonunda günün anısına Akif Emre’ye plaket ve kayısı takdim edildi.

Bakmadan Geçme