MİT Kanununu Değerlendirdi
AK Parti Malatya Milletvekili Ömer Faruk Öz, MİT kanunun siyasi polemik haline getirilmesinin doğru olmadığını söyledi.
Türkiye gündemine ilişkin basın mensuplarının sorularını cevaplayan Milletvekili Öz, "MİT görevlileri ve Başbakan tarafından özel görevlendirilen kamu görevlilerini soruşturmak için Başbakan izin şartının" meclisten geçmesiyle ilgili, "MİT kanunundaki değişiklik aslında bir ihtilafın ortadan kalkması için yapılmıştır. Hukukta şöyle bir kaide vardır; "Özel kanunların olduğu durumlarda genel kanunlar uygulanmaz." CMK'nın 250 ve 251. Maddesinde özel yetkili savcılara belirli görevler verilmiştir. Bu
görevlerini ifa ederken birçok yetkiyle donatılmışlardır. Bu genel bir kanundur. Ama diğer bir taraftan MİT kanunu, özel bir kanundur. MİT kanununun 26. Maddesinde MİT personelinin görevleriyle ilgili haklarında herhangi bir soruşturma açılabilmesi için zaten Başbakan'ın izninin alınması gerekiyor. Yani var olan bir şeydi. Ama CMK'da 250 ve 251. Maddelerinde savcılarda yetkilendirilmiş. Burada bir ihtilaf söz konusu gibi Türkiye'nin gündemine oturdu. Bu değişikliğin yapılması zorunlu hale getirildi. CHP,
diyor ki; "Özel yetkili savcılar kaldırılsın, lav edilsin. CMK 250, 251 kaldırılsın." Kaldırılırsa durum çok daha farklı olur. Çünkü 1999 yılında Ecevit döneminde çıkarılan bir kanunda, tüm kamu personelinin işlediği suçlarla ilgili herhangi bir soruşturma açılabilmesi için ilgili Bakanın ya da Başbakan'ın onayı gerekiyor. Bu yeni olan bir şey değil. Yani bunu abartmanın bir anlamı yok. Zaten Türkiye'de kamu görevlilerinin hakkında herhangi bir soruşturma açılabilmesi için ilgili amirin Bakanın ya da
Başbakan'ın veya kurum yetkilisinin izin vermesiyle olabiliyordu. Sadece CMK ile ilgili bir ihtilaf söz konusuydu ki bence ihtilafta değil. Bana göre, böyle bir düzenlemeye de gerek olmayabilirdi. Ama bu istismar konusu edildi. Sanki kurumlar arasında bir çelişki, bir uzlaşmazlık varmış gibi Türkiye kamuoyunu meşgul ediyordu. Dolayısıyla böyle bir değişiklik yapıldı" dedi.
Öz, MİT teşkilatına topyekun yüklenilmesinin doğru olmadığını savunarak, "Türkiye'nin gündemini ne yazık ki, farklı şekilde meşgul etti. Ben şunu çok net söylüyorum; Türkiye, AK Partiyle birçok önemli badireleri atlatmıştır. Buda çok masumane bir şey değildir. Türkiye'de bugünlerde PKK terör örgütünün eylemlerine başladığı bir ortamda, hemen yanı başımızda Suriye'de hakikaten çok önemli halk ayaklanmalarının ve katliamların olduğu bir süreçte İran ile İsrail arasındaki problemin hat safhada olduğu bir
dönemde Türk MİT teşkilatının bu tür işlerle meşgul edilmesi bence Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin pekte hayrına olmamıştır. Bunu kurumlar arasında veya AK Partiyle bir kesim arasında bir sürtüşme olduğunu söylemek bence çok yanlış bir şeydir. Böyle bir şey söz konusu değildir. Sadece oradaki savcıların özensiz davranmalarından kaynaklanıyor. Yani bir kamu görevlisi, bu yargıda olsa, seçilmişte olsa, atanmışta olsa yapacağı işlerin ülkenin menfaatine olup olmadığını önceden düşünmesi gerekiyor. Yapılan
küçük bir hareketin dünya kamuoyunda ülkemizi sıkıntıya sokacak bir durumdaysa; güçsüz, itibarını yitirmiş bir MİT'in kime ne faydası vardır? Şu bir gerçek, MİT'te de, kamu kurum ve kuruluşlarında da bu ülkeye ihanet eden, bu ülkenin insanlarına ihanet eden, bu tür eylemlere karışan kim varsa mutlaka gereği yapılmalıdır. Ama topyekun bir kurumu suçlu göstermek çok doğru değildir" diye konuştu.
Ana Muhalefet Partisi'ni de eleştiren Öz, "Cumhuriyet Halk Partisi'nin bu tür konuşları Anayasa mahkemesine götürmesi tabi haklarıdır. CHP, şimdiye kadar bu ülkenin yararına yapılmış, bu ülkenin birliği, dirliği, uyumu ve kalkınması üzerine yapılmış bütün değişiklikleri anayasa mahkemesine götürmüştür" ifadelerini kullandı.
"TÜRKİYE'YE KARŞI YAPILACAK FÜZE SALDIRISINA KARŞI MALATYA'NIN TÜM BÖLGEYİ ALGILAYABİLECEK DURUMDA OLMASI NEDENİYLE BURASI TERCİH EDİLDİ"
Milletvekili Öz, Kürecik'e kurulan Füze Savunma Sistemiyle ilgili de bir açıklamada bulunarak, "Kürecik'teki Füze Radar Sistemi, yaklaşık 5-6 aydır Türkiye'nin gündeminde dolayısıyla da Malatya'mızın gündemine yer edindi. Bu biz Füze Kalkanı değildir, bu bir Füze Rampası da değildir. Bu herhangi bir füze saldırısına karşı; füzelerin belirli bir menzili var bir menzile giderken de, o menzili ne kadar mesafede alacağı da teknik olarak bellidir. Dolayısıyla bir yerden bir yere bir füze fırlatıldığında bu
füzenin, hangi zaman içerisinde, nereye gidebileceğini bu erken uyarı sistemi algılıyor. Ve bu çerçevede de füze rampalarının olduğu füzesavarlarının olduğu yere bilgi aktarılıyor. Ve bu atılan füzenin hedefine varmadan belirli boş bir alan üzerinde infilak etmesi sağlanıyor. Şimdi buradaki olay şu; bir defa bu Füze Radar Sistemiyle ilgili Bulgaristan ve Polonya'nın da böyle bir talebinin olduğu NATO'ya açıklandı. Şimdi Polonya ve Bulgaristan tarafına bu sistemin konuşlanması halinde bizim ülkemizin
sadece Marmara bölgesine yönelik olabilecek füze saldırılarına karşı erken algılamada devreye girebiliyordu. Sadece o bölgeyi kapsayabiliyordu. Malatya'da daha önceden var olan bir tesisten dolayı Malatya tercih edilmiştir. Çünkü bu coğrafyada olması ülkemizin bütün yerlerine yapılacak herhangi bir füze saldırısına karşı algılama imkanı tanıdığı için Malatya tercih edildi. NATO genel sekreteri de, bu konu sorulduğunda buranın olduğunu tercih etmesi doğrudur. Türkiye'nin talebidir. Türkiye'nin talebinin
olması da, burada konuşlanacak olan sistemin Türkiye'ye yapılacak füze saldırısına karşı algılama imkanı olmasıdır. O açından burası istenmiştir. Bunu çok fazla siyasi polemik konusu yapmamak gerektiğine inanıyorum. Müttefiklerimize yönelik bir saldırı olması halinde NATO üyesi olan ülkelere olması halinde, İsrail bildiğim kadarıyla NATO üyesi değil, müttefikler arasında böyle bir paylaşım olacağı söylendi. Ama ben şunu net söylüyorum; bu mevzuatta böyle olabilir; şahsi kanaatim olarak, böyle bir bilgiyi
NATO'nun İsrail'e karşı herhangi bir saldırıda İsrail'i bilgilendirmemesi de mümkün değil. Bunu da kendi şahsi fikrim olarak söylüyorum. Bu sistemin ayn.avcıların özensiz davranmalarından kaynaklanıyor.ısından zaten İsrail'de mevcut. Bu niye en çok polemik konusu oldu? Olası İran2ın İsrail'e karşı bir saldırısı olması durumunda İsrail'i korumak, kollamak için bu tesisin buraya kurulduğu söyleniyor. Ama yapılan anlaşmalarda, uluslar arası sözleşmelerde, yasa olarak İsrail'i uyarma veya bu konuda bilgi verme
imkanı görülmüyor. Ama uygulamada olabilir mi? Olabilir" şeklinde konuştu.