Otizm'de Erken Tanı Önemli
İl Halk Sağlığı Müdürü Doktor Kemal Şener, '2 Nisan Dünya Otizm Farkındalık Günü' dolayısıyla yazılı bir açıklama yaptı. Şener, tüm dünyada otizm konusunda farkındalık oluşturmak ve otizm ile ilgili sorunlara çözüm bulmak...
İl Halk Sağlığı Müdürü Doktor Kemal Şener, '2 Nisan Dünya Otizm Farkındalık Günü' dolayısıyla yazılı bir açıklama yaptı. Şener, tüm dünyada otizm konusunda farkındalık oluşturmak ve otizm ile ilgili sorunlara çözüm bulmak amacıyla, 2008 yılında Birleşmiş Milletler tarafından 2 Nisan'ın 'Dünya Otizm Farkındalık Günü' olarak ilan edildiğini ifade etti.
Otizmin doğuştan gelen ya da yaşamın ilk üç yılında ortaya çıkan ve yaşam boyu devam eden, sosyal etkileşim, sözel ve sözel olmayan iletişim problemleri, tekrarlayıcı davranış ve kısıtlı ilgi alanları ile kendini gösteren, karmaşık gelişimsel bir bozukluk olduğunu dile getiren Doktor Kemal Şener, otizm spektrum bozukluğunun bir ruh hastalığı olmadığını ancak belirtilerinin bazı ruh hastalıklarını çağrıştırabildiğini söyledi.
Şener, 'Yapılan bilimsel araştırmalar, otizm spektrum bozukluğunun çocuk yetiştirme özellikleriyle ya da ailenin sosyo-ekonomik özellikleriyle ilişkisi olmadığını göstermiştir. Otizmin, beynin yapısını ya da işleyişini etkileyen bazı sinir sistemi sorunlardan kaynaklandığı sanılmakla beraber, otizme yol açan sebepler henüz kesin olarak bilinememektedir. Önceki yıllarda otizm spektrum bozukluğunun görülme oranının 500'de bir olduğu kabul edilirken, son verilere göre, otizm spektrum bozukluğunun yaklaşık her 88 çocuktan birini etkilediği düşünülmektedir. Ayrıca, erkeklerdeki yaygınlığı kızlardan dört kat fazladır' şeklinde konuştu.
Ülkemizde otizm tanısını koyabilecek uzmanların çocuk ruh hastalıkları uzmanı ve çocuk nörologu olduğunu da aktaran Şener, sözlerini şöyle tamamladı:
'Tanı, uzmanlar tarafından çocuğun gözlenmesi, gelişim testleri yapılması ve anne-babalardan çocuğun gelişimi hakkında bilgiler alınması ile 12 aylıktan itibaren konulabilmektedir. Erken tanı koyulması eğitimin erken başlaması açısından önemlidir. Otizmin tek tedavisi psiko-eğitimdir. Psiko-eğitimin amacı çocuğun ihtiyaçlarına yönelik olarak planlanmış, bireysel ve grup eğitim programlarıyla, çevre ile iletişiminin artması, gelişimin desteklenmesi ve mümkün olduğunca yaşının düzeyine ulaşmasını sağlamaktır. Erken dönemde tanı ve uygun eğitime başlanması, problemlerin en aza indirgenmesi açısından çok önemlidir. Sağlıklı gelecek, çocuklarımızın fiziksel ve ruhsal sağlığına bağlıdır.'
Otizmin doğuştan gelen ya da yaşamın ilk üç yılında ortaya çıkan ve yaşam boyu devam eden, sosyal etkileşim, sözel ve sözel olmayan iletişim problemleri, tekrarlayıcı davranış ve kısıtlı ilgi alanları ile kendini gösteren, karmaşık gelişimsel bir bozukluk olduğunu dile getiren Doktor Kemal Şener, otizm spektrum bozukluğunun bir ruh hastalığı olmadığını ancak belirtilerinin bazı ruh hastalıklarını çağrıştırabildiğini söyledi.
Şener, 'Yapılan bilimsel araştırmalar, otizm spektrum bozukluğunun çocuk yetiştirme özellikleriyle ya da ailenin sosyo-ekonomik özellikleriyle ilişkisi olmadığını göstermiştir. Otizmin, beynin yapısını ya da işleyişini etkileyen bazı sinir sistemi sorunlardan kaynaklandığı sanılmakla beraber, otizme yol açan sebepler henüz kesin olarak bilinememektedir. Önceki yıllarda otizm spektrum bozukluğunun görülme oranının 500'de bir olduğu kabul edilirken, son verilere göre, otizm spektrum bozukluğunun yaklaşık her 88 çocuktan birini etkilediği düşünülmektedir. Ayrıca, erkeklerdeki yaygınlığı kızlardan dört kat fazladır' şeklinde konuştu.
Ülkemizde otizm tanısını koyabilecek uzmanların çocuk ruh hastalıkları uzmanı ve çocuk nörologu olduğunu da aktaran Şener, sözlerini şöyle tamamladı:
'Tanı, uzmanlar tarafından çocuğun gözlenmesi, gelişim testleri yapılması ve anne-babalardan çocuğun gelişimi hakkında bilgiler alınması ile 12 aylıktan itibaren konulabilmektedir. Erken tanı koyulması eğitimin erken başlaması açısından önemlidir. Otizmin tek tedavisi psiko-eğitimdir. Psiko-eğitimin amacı çocuğun ihtiyaçlarına yönelik olarak planlanmış, bireysel ve grup eğitim programlarıyla, çevre ile iletişiminin artması, gelişimin desteklenmesi ve mümkün olduğunca yaşının düzeyine ulaşmasını sağlamaktır. Erken dönemde tanı ve uygun eğitime başlanması, problemlerin en aza indirgenmesi açısından çok önemlidir. Sağlıklı gelecek, çocuklarımızın fiziksel ve ruhsal sağlığına bağlıdır.'