Ağbaba: 'tutuklu milletvekili meselesi sadece bize özgü'
Cumhuriyet Halk Partisi Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, 'Tutuklu milletvekili meselesi, sadece bize özgü bir meseledir' dedi.
TBMM'de söz alan Milletvekili Ağbaba, '2002'den bu yana AK Parti'nin uyguladığı politikalar sonucunda Türkiye, herkes açısından dünyanın en büyük cezaevi haline geldi. AK Parti, adalet konusunda dünya rekorları kırıyor. Bu dönemde AK Parti sayesinde dünyada cezaevinde en çok öğrenci Türkiye'de var ve bir kampusu dolduracak kadar, en çok tutuklu sendikacı yine Türkiye'de ve üniversite kuracak kadar bilim adamı cezaevinde. Yine ordu kuracak şekilde en çok asker Türkiye'de cezaevinde. Cezaevinde en az üç dört tane ulusal gazeteyi çıkaracak şekilde gazeteci var cezaevinde. Yine belki bir baroyu oluşturacak avukatlar Türkiye'de cezaevinde. Değerli arkadaşlar, bir siyasi partinin 81 ilde örgütlenmesini sağlayacak şekilde siyaset adamı şu anda cezaevinde bulunuyor. Şimdi, bütün bunlara baktığımız zaman bunlara 'demokrasi' demek mümkün değil. Değerli arkadaşlar, Türkiye'de bu dönemde, 90 yıllık siyasi tarihimizde karşılaşmadığımız bir terimle daha karşı karşıya kaldık; tutuklu milletvekili meselesi. Tutuklu milletvekili meselesi sadece dünyada bize özgü bir mesele ve Türkiye tarihinde böyle bir sorunumuz olmamış' görüşünü öne sürdü.Tutuklu milletvekillerinin, bütün canlılığıyla meclis gündeminde durduğunu ifade eden Ağbaba, şunları söyledi:'Bir araştırma yaptık. Örneği var mı dünyada diye, maalesef bulamadık. Bu utanç sadece ve sadece bizde var. 90 yıllık cumhuriyet tarihimizde böyle bir şey yaşanmamış. Bakınız, geçmişte Mümtaz Faik Fenik isminde birisi 1950'de tutuklanıyor, 14 Mayıs 1950'de Milletvekili seçilince tahliye oluyor. Hepimizin çok iyi bildiği Osman Bölükbaşı 1957 yılında hükümete hakaretten tutuklanıyor, 1957 seçimlerinde Cumhuriyetçi Millet Partisinden Milletvekili seçilince tutukluluğu sonlandırılıyor. Fadıl Akgündüz var, onu AK Parti grubu, hepsi çok yakından tanır, hakkındaki iddialar nedeniyle dört yıl iki ay hapis cezası alıyor, yurtdışına kaçıyor, kırmızı bültenle aranıyor. 2002 seçimlerinde Siirt'te bağımsız Milletvekili seçiliyor, Akgündüz Milletvekili seçilince hakkındaki arama kararı kaldırılıyor ve 9 Kasım 2002 yılında Türkiye'ye geliyor. Yine Sayın Sebahat Tuncel tutukluyken 2007'de bağımsız Milletvekili seçiliyor, 25 Temmuz 2007'de cezaevinde tahliye oluyor. Peki, bu Dönemde ne oluyor arkadaşlar? Önce YSK'nın aday olmasına izin verdiği Hatip Dicle'nin milletvekilliği çalınıyor. Sonra da halkın oylarıyla, tutuklu 8 insan milletvekili seçiliyor. 8 arkadaşın geçmiş dönemde seçilip serbest bırakılan milletvekillerinden hiçbir farkı yok ama değerli arkadaşlar, Anayasa aynı, kanun aynı ama maalesef halkın oylarıyla seçilen Kemal Aktaş, Engin Alan, İbrahim Ayhan, Mustafa Balbay, Selma Irmak, Faysal Sarıyıldız, Gürsel Yıldırım hala cezaevinde tutuklu. 24'üncü Dönemde hala yedi koltuk boş. Meclisin yedi damarı tıkalı yani Meclisimiz eksik, bu arkadaşlarımızın koltukları boş ve biz burada bugün otururken bizim gibi oylarla seçilen, milletvekili olan 7 arkadaşımızın tamamı 11 metrekarelik hücrelerinde tutsak tutuluyorlar. Onlar için TBMM harfleri Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin kısaltması değil; TBMM, Türkiye büyük milletvekili mahpushanesinin kısaltması, bu utanç başta Meclis Başkanı olmak üzere hepimizin. Meclis Başkanı dönem başında bir mektup yazarak, Meclisin itibarını zedeleyecek davranışlardan kaçınmamızı istedi. Şimdi, Allah aşkına, Meclisin itibarını milletvekillerinin birbirine laf atması mı düşürür yoksa 7 milletvekilinin cezaevinde bulunması mı düşürür? Buna kim inanır değerli arkadaşlar? Bizi bu utanç, dünya siyasi tarihine geçirdi. Bu Meclise acaba bu Meclisi seçen bir halk inanabilir mi? 7 milletvekili tutuklu iken Meclisin itibarından söz edilebilir mi, Meclis itibarlı sayılabilir mi? Şimdi, kendi sorununu çözemeyen Meclis ülkenin sorunlarını çözebilir mi? Bakın, bu konuyla ilgili sadece ve sadece gazetecilik faaliyetlerinden dolayı tutuklanan, şimdi, Sincan L Tipi cezaevinde bizi dinleyen İzmir Milletvekili Mustafa Balbay mektubunda şöyle diyor: 'Bu sorun bütün canlılığıyla Meclisin gündeminde durmaktadır. Mecliste, dolayısıyla Türkiye'de irade özgürlüğü sorunu vardır. 24'üncü Dönem milletvekilleri olarak eğer demokrasiye inanıyorsak, eğer hukuka inanıyorsak Meclis olarak irade özgürlüğü sorununu çözmeliyiz. Biz buna CHP Grubu olarak hazırız. Biz demokrasiyi sadece kendimiz için değil herkes için istiyoruz, geçmişte bunu yaptık. Bakın, Başbakan için birileri 'Muhtar bile olamaz' diyordu. Ama 22'nci Dönem Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekilleri bunun önünü açtı. Biz bunu Türkiye'ye demokrasiyi getiren bir partinin üyeleri olduğumuz için yaptık. Başbakanın önce milletvekili olmasını sonra da Başbakan olmasını sağladık.'